Disleksi (Okuma Bozukluğu) kelimeler konusunda sorun yaşamaktır. Gelişim psikolojisi ile ilgilenen farklı meslek grubu bireyleri; akran çocukların yalnızca zevk ve huy bakımından değil, beceriler bakımından da birbirlerinden farklı olduğunu iyi bilirler. Kimi çocuklar okuma becerisi ile ilgili konularda akranlarına göre daha geride kalır, zeka seviyeleri normal gözükse de okuma becerileri geri de kalır.
Disleksikler kısa sürede bir kısır döngünün içine düşer. Okumaları ağır, zorlayıcı ve sıkıntı vericidir. Çok fazla emekle çok az başarı gösterirler, okumaktan kaçınırlar; bu nedenle de, becerileri edinmede akranlarına uyum sağlamaları asla mümkün olmaz. Doğuştan sözcük körlüğü ve bir okuma-yazma kusuru olarak nitelendirilir. Profesyoneller tarafındansa önemli ve ısrarcı okuma zorluklarını belirtmek için kullanılır. Geleneksel disleksiye kimi zaman gelişimsel disleksi denir ve beceriyi edinmedeki zorlukla ilgilidir. Edinilmiş disleksi ise, genellikle, okumada ustalaştıktan sonra, yaşanan bir travmaya bağlı olarak okumada güçlükler görülmesidir. Disleksi tanısının açık olduğu durumlara, doğru ve akıcı sözcük okuma ve/veya telaffuz etme yeteneğinin ağır, yetersiz ve büyük zorlukla gelişmesi gösterilebilir. Disleksi aynı aile içinde görülme eğilimi gösterir ve erkek çocuklarda kızlara göre daha fazla görülür. Bu da bize genetik etkenlerin önemli olabileceğini göstermektedir.
Psikologlar sözcük şifresi çözme testleri geliştirerek, kişinin normal düzeye göre ne durumda olduğunu ölçmeyi amaçlamışlardır. Testi yanıtlayanlardan sözcüklerin ve sözcük olmayan şeylerin şifresini çözmeleri istenmiştir. Araştırma, esas sorunun fonolojik beceriler olduğunu göstermiştir. Disleksikler, sözcüklerin ses yapısıyla ve yeni sözcükleri, özellikle de adları hatırlamakla ilgili belirli sorunlar yaşıyor görünmektedirler. Karmaşık sözcükleri ve sözcük olmayan şeyleri tekrarlamakta da zorluk çekerler.
Disfonik disleksiyle (işitsel sorunlar), diseidetik disleksi (sözcükleri birim olarak algılama sorunları) arasında ayrım yapılmış ve aleksi (karma şekilde işitme ve görsel sorunlar) tanımlanmıştır. Disleksiklerin üçte ikisinin disfonik, onda birinin diseidetik ve dörtte birinin de aleksik olduğu düşünülmektedir.
Bilinmesi gereken bir diğer konu da disleksinin IQ ile ilişkisidir. Göründüğü kadarıyla sönük, tembel, dikkatsiz ya da uyumsuz olarak nitelenen çok parlak disleksiklerin varlığına dair yaygın bir inanç bulunmaktadır. Disleksi tanımının kilit noktalarından biri, diğer öğrenme becerilerine göre beklenmedik ölçüde kötü olan okuma düzeyidir. Diğer birçok IQ alt testiyle karşılaştırıldığında, bunlarla okuma testlerindeki yetenek arasında bir tutarsızlık görülebilmektedir.
J.Goody ve J.Watt da söylediği gibi : ‘’Okuma ve yazma görevlerinde başarı açıkça modern toplumlardaki sosyal farklılaşmanın en önemli eksenlerinden biridir.’’ Bu nedenledir ki disleksik çocuklardaki farklılığın erken tespiti ve kendi gelişimsel süreci içerisinde değerlendirilmesiyle birlikte destekleyici bir çevre sağlamak çocuğun sosyal-toplumsal bakımdan gelişimine de katkılar sağlayacaktır.
KAYNAKÇA
50 Psikoloji Fikri (Adrian Furnham)
Yazar: Duygu Yeşim ÖZTÜRK