‘’Duygusal zeka duyguları anlama, yönetme ve kullanmayla ilgili yetenekleri sınıflandırmaya yarayan tasnifleyici bir çerçevedir.’’ (P. Salovey ve J. Mayer, 1994)
Duygusal zeka kavramının geçmişi, 1990 yılında yayımlanan bilimsel bir makaleye ve Daniel Goleman’ın Duygusal Zeka (1995) kitabına dayandırılır. Daniel Goleman kitabında, duygusal zekanın gücünü, varlığının önemini vurgulamakta ve yoksunluğu durumunda ise pek çok alanda kötü sonuçlar ortaya çıkabileceğini öne sürmektedir. Esasında, ortaya atılan bu kavram, bugüne kadar mevcut olan bilişsel unsurların, rasyonalitenin temele oturtulduğu zeka anlayışına sahip olanların, ‘’zeka’’ kavramını yeniden değerlendirmelerini sağlamıştır.
Duygusal zekayı oluşturan faktörlerin, özelliklerin, becerilerin nelerden oluştuğu konusunda bir fikir birliğinden bahsedilemez. Kimi yazarlar duygusal zekanın bileşenlerinden söz ederken duygusal zindelik, duygusal okuryazarlık, duygusal derinlikve duygusal simyadan bahsederler. Bir diğerleri duygusal zekayı öz-farkındalık,öz-düzenleme, öz-güdülenme, empative sosyal becerigibi bileşenlere ayırır. On beş etmenden oluşan daha bilinen bir kavram da bulunmaktadır. Bunlar birbirinden bağımsız ancak ilişkili dört etmen altında toparlanabilir: kendini kontrol etme becerileri, iyi olmak, duygusal beceriler ve toplumsal beceriler.
Duygusal Zeka Modellerinin Ortak Yönleri
Öne çıkan bazı duygusal zeka modellerinin ortaya koyduğu özellikleri, ortak yönler kapsamında değerlendirecek olursak pek çok yönün varlığından söz edebiliriz. Temelde duygusal zekanın doğurduğu bu yönlerden birisi uyumluluktur. Kendini bu özelliğe sahip gören yüksek puanlı kişilerin esnek ve yeni koşullara uymaya istekli olduklarını söyleyebiliriz. İddiacılık özelliğine de sahip olabilecek bu kişilerin açık sözlü, dürüst ve diğerlerinin hakkını koruyan davranışlar sergileyeceğini söyleyebilmemiz mümkün. Duygunun ifadesi noktasında duygusal zekası yüksek bir bireyin duygularını diğer insanlara aktarabilme yeteneğine sahip olduğunu görebiliriz. Bu kişiler aynı zamanda diğerlerinin duygularını etkileyebilme yeteneğine ve hem kendi duygularından hem de karşısındakinin duygularından emin oldukları bir duygu anlayışına sahiplerdir.
İlişki becerilerioldukça gelişmiş olan yüksek puanlı kişiler, aynı zamanda kendinden emin ve başarılı da kişilerdir. Kendilerini motive etmekonusunda sıkıntı yaşamazlar ve terslik çıktığında pes etmezler. Baskıya dayanıklıdırlar ve stresle baş edebilme (stres yönetimi) yeteneğine sahiptirler. Bahsettiğimiz yüksek puanlıların sosyal yetenek özelliğine baktığımızda, mükemmel becerileri olan ‘’başarılı ağ kurucular’’ olduklarını görebiliriz. Genelde neşeli ve yaşamından memnun olan bu bireyler için deyim yerindeyse ‘’bardağın dolu tarafını’’ görme eğilimi vardır diyebiliriz.
Duygusal Zekada Ölçüm
Duygusal zeka, çoğunlukla duygusal zeka katsayısıyla ölçülür. Psikometri uzmanları, maksimum performans ve klasik yanıt ölçümleri arasında çok başka anlamlara gelebilecek farklılıklar görürler. Kişinin kendi bildirimine dayalı ölçüm, duygusal zekanın temel olarak bir kişilik özelliği olduğu düşüncesini doğurur. Potansiyel maksimum performans ölçütü ise, duygusal zekayı bilişsel bir yetenek olarak gören fikirlere yol açar. En kabul gören ölçüt MSCEIT (Mayer-Salovey-Caruso Emotional Intelligence Test) ’dir ve dört etmeni ölçer: duyguları kavramak ve tanımlamak(nasıl hissettiğiniz ve çevrenizdekilerin nasıl hissettiğini kavrayabilme becerisi) ; düşünmeyi kolaylaştırmak için duygulardan yararlanmak, duyguları anlama ve duyguları yönetme.
MSCEIT testinde kişilerden şunlar istenir:
- Gördükleri yüzde ya da çizimlerde ifade edilen duyguyu tanımlamaları
- Bir duygudurumu oluşturup sorunları bu duygudurumuyla çözmeleri
- Farklı duyguların nedenlerini tanımlamaları
- Duyguların nasıl geliştiğini anlamaları
- Kendilerini ya da başkalarını ilgilendiren durumlarda duygunun düşünceye en iyi nasıl katılacağını tanımlamaları
İş Yerinde Duygusal Zeka
Yüksek duygusal zekaya sahip kişiler düşüncelerini, niyetlerini ve hedeflerini aktarabilmekte daha başarılıdır. Zihnindekileri daha iyi ifade edebilirler, daha iddialı ve duyarlıdırlar. Esas önemli olan ise duygusal zekanın takım/ekip çalışması yapabilme becerileriyle yakın ilişkili olmasıdır. Bir diğer noktada, duygusal zekası yüksek olan iş liderleri, örgütsel/kurumsal bağlılığı arttıran ve böylece başarıya götüren destekleyici ortamlar sağlarlar. Yüksek duygusal zekaya sahip bu liderler aynı zamanda kavrayışı yüksek kişiler olarak, ekiplerinin ve kendilerinin güçlü-zayıf yönlerinin farkında oldukları için güçlü yönlerini geliştirip zayıflıklarını telafi edebilirler. Bunların yanında duygusal zeka, insanların talepler, baskı ve stresle hem etkin hem de etkili bir biçimde baş edebilme becerileriyle de ilişkilidir.
Yüksek duygusal zekaya sahip lider, takipçilerinin ne hissettiğini ve nelere ihtiyacı olduğunu doğru yerde, doğru zamanda tespit edebilir ve daha teşvik edici yapıda olurlar. Bu liderler düşük duygusal zekaya sahip olanların aksine olumsuz, savunmacı, yıkıcı baş etme ve karar alma tarzlarına çok daha uzaktır.
Özetle, çoğu alanda başarıyı duygusal zekayı olağanüstü düzeyde kullanabilme yeteneğinin belirlediğini söyleyebiliriz. ‘’Yıldız performanslar için duygusal zeka, teknik ve analitik becerinin toplamından iki kat daha önemlidir. Bir şirkette insanlar yükseldikçe, duygusal zekanın da önemi artar.’’ (İş başında Duygusal Zeka / Daniel Goleman)
Kaynakça ve İleri Okuma:
- 50 Psikoloji Klasiği (Tom Buttler-Bowdon)
- 50 Psikoloji Fikri (Adrian Furnham)
- Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 16, Sayı 1, 2007, s.231-252
Yazar: Duygu Yeşim ÖZTÜRK