Chomsky ve Skinner’ın Gözünden Dil Kavramı

Eski çağlardan beri iletişimin insan ve hayat için ne kadar önemli olduğunun hepimiz farkındayızdır. İnsanların mağaralarda yaşadıkları dönemden bu yana birbirlerine hem tehlikeleri hem de yaşamlarını devam ettirebilmeleri için gerekli olan yemek, su veya barınma gibi önemli konularda edindikleri bilgilerleri aktarabildikleri için insan ırkı günümüze kadar devam etmiştir. Bu iletişimin en güçlü aracı ise dildir. Dil, iletişim ve yaşamsal faaliyetlerin devamı için en önemli unsurdur. Geçmişe, geleceğe ve günümüze baktığımızda biz farketmesek bile dilin hayatımızla bütünleştiği apaçık bir şekilde ortadadır. Dil bilimcilerin, psikologların ve birçok biliminsanının dil hakkında merak ettiği ve araştırdığı konular arasında olan “İnsanlar dili nasıl edindi?” sorusu birçok farklı perspektif ve teori ile açıklanmaya çalışılmıştır. Bu yazımızda Noam Chomsky ve B.F. Skinner’ın görüşlerine yer vereceğiz. Dil, sonradan mı öğrenilmiştir yoksa doğuştan gelen bir yapı mıdır?

 

Noam CHOMSKY  “A REVIEW OF B.F. SKINNER’S VERBAL BEHAVIOR” adlı kitabını, Skinner’ın insanların dili nasıl edindiği hakkındaki görüşlerini davranışçı perspektiftinden yazdığı “VERBAL BEHAVIOR” adlı kitabı eleştirmek amacıyla yazmıştır. Hepimizin bildiği gibi Skinner davranışçılığı benimseyen bir biliminsanıdır. Bu yüzden, dili edinmemizin arkasında tıpkı hayvanların şartlandırılarak öğrenmesi gibi (instrumental conditioning) öğrendiğimizi öne sürmüştür. Dili öğrenmemizdeki temel yapı  uyaran-pekiştiren (stimulus-reinforcement) ilişkisidir ve bunu dil öğreticilerimizin (genellikle anne) pozitif ve negatif pekiştirmeleriyle çevremizden elde ederiz fikrini öne sürmüştür. Eğer pozitif pekiştirme söz konusuysa onu gelecekte kullanabileceğini bilir ama negatif bir pekiştirme varsa dili yanlış kullandığını anlar ve o şekilde kullanmaya devam etmez.

 

Skinner, bu öğrenme şekliyle dili öğrendiğimizden ve konuşabileceğimizden bahseder. Buradan yola çıkarak, dil kazanımının doğuştan gelmediğini, insanın biyolojik olarak kendisine hiç katkısı olmadığını öne sürmesi ve hatta nörofizyolojik kanıtları da reddetmesinden anlayabiliriz. Ama bize hafızayı anımsatan bazı kavramlara da değinmiştir, çevreden gelen girdileri (input) ve bu  girdilere verdiğimiz tepkileri anımsayabilmemiz gibi. Öte yandan, Chomsky’nin dil hakkındaki görüşleri, dilin daha karmaşık bir yapıda, hızlı, özel ve yaratıcı (poetry language) olduğu yönündedir. Bu yüzden, insanda dil ediniminin koşullanma gibi daha basit bir açıklanmaya indirgenmesini hiçbir zaman kabul etmemiştir ve bu konuda Skinner’ı ağır eleştirmiştir.

 

Chomsky ve Skinner’ın Dil Tartışması

Chomsky ve Skinner’ın dil tartışması konusu içinde örnek verebileceğimiz gibi hayvanlarda çeşitli metodlar kullanarak birbirleriyle iletişime geçerler ama biz bu kullandıkları dile, insanlarınki kadar kompleks ve kreatif olmadığı için “pseudolanguage” yani yalancı dil diyoruz. İnsanların dilini daha farklı kılan geçmiş ve gelecek hakkında konuşabilmek, karar verebilmek, problem çözmek, dinlemek, anlamak, okumak, yazmak, gelecek için plan yapmak vs. gibi özelliklere sahip olmasıdır. Chomsky birçok açıdan Skinner’ı eleştirse de bazı yönlerden onun fikirlerini de aslında kabul etmiştir. Bunlardan biri, insanların veya hayvanların koşullanmayla birçok şey öğrenebilmesinin mümkün olduğunu ancak “dil”in bunlardan biri olmadığı tekrar ifade ediyor.

 

Chomsky için dilin bir başka güzel özelliği ise semboller (matematik, işaret dili, vucüt dili vs.) kullanarak anlatmak istediğimiz bir objeyi, olayı veya kişiyi daha kısa ve anlaşılır şekilde diğer insanlara aktarabilimemizdir. Noam Chomsky ve Steven Pinker, Skinner’ın aksine nativist bir görüşü benimseyen biliminsanlarındandır.  Çocukların kısa sürede bu kadar soyut bir şeyi ve gramer yapısını öğrenmesini zekalarından ayrı olarak her insanda olan ve doğuştan gelen bazı mekanizmalarla açıklamaya çalışmıştır. Bunlardan birisi LAD (Language Acquisition Device) beyinde lokalize olmuş bir mekanizmadır ve diğeri ise evrensel gramer (Universal Grammar) mekanizmasıdır. Çocukların doğduklarında tüm dilleri bir yetişkinlerden daha iyi ayırt edebilmesi bilinen bir gerçektir. Bunun üzerine birçok araştırmalar yapılmıştır. Japon bebekleriyle yapılan araştırmalardan bir tanesi, yetişkin japonların “r”ve “l” harflerini ayırt edememeleri ama bebekken bunları ayırt edebiliyor olması sonucunu ortaya koymuştur. Büyüdüklerinde  bunu anlayamama sebeplerini ise  “use it or lose it” teorisiyle açıklamışlardır. Bu teoriye göre bebekler yetiştikleri toplumun diliyle şekil almaya başladıklarından zaman geçtikçe geri kalan dilleri kullanmadıklarından ayırt etmekte zorlanıyorlar ve unutuyorlar. Buradan dil öğrenmek için çevrenin katkısının büyük olduğunu hatta Jerome Bruner’ın ve birçok bilişsel teoristin bu konuyla alakalı ortaya attıkları LASS (Language Acuqisition Support System) mekanizmasıyla, çocukların dili öğrenmesi için onlarla ilgilenen kişiler tarafından cesaretlendirilerek, çocuğa cevap vererek ve iletişim kurarak hem sosyal çevreyle ilişkilerini güçlendirmek hem de bilişsel dil gelişimlerine katkıları olduklarını açıklamıştır ve Chomsky tarafından da desteklenmiş bir görüştür.

 

Dil sadece çevrenin etkisiyle öğrenilmiş bir şey demek değidir bu, dil edinmek doğuştan gelir beynimiz ve zihnimiz bunun için hazırlıklıdır. Skinner ‘ın teorisi hakkındaki bir başka eleştiri de doğuştan sağır ama anne ve babası sağlıklı olan bireylerin iletişimi nasıl sağlayabildikleriyle alakalıdır. Sadece çevrenin etkisiyle ve stimulus-reinforcement’la öğrenilecek bir şey olmadığı apaçık ortada olan bu konu Skinner tarafından ele alınmamıştır veya yeni bir dili o ülkenin insanı olmadan nasıl öğrendiğimizi açıklayamamıştır. Buna bir başka örnek ise karma dil “pidgin” ve kırma dil “creole” kavramlarıdır. Bu diller aynı toplumda yaşayan ama farklı dilleri konuşan insanların arasında iletişimi sağlayabilmek için ortaya  çıkmıştır. Belirli bir kuralı, fiili, zarfı vs olmayan bu karma dilin bir sonraki nesilde çocuklar sayesinde gramer kazanarak kırma  bir dile dönüşmesi bize evrensel gramer kuralını çocukların nasıl kreatif bir şekilde kullandığını gösterir.

 

Dil ve dil bilimi çok derin ve özel bir konudur. Bu konu hakkında birçok görüş, teori ve deneyler yapılmıştır ve yapılmaya da devam edecektir. Bu yazıda dilin nasıl oluştuğu ile alakalı birkaç biliminsanın görüşlerinden az da olsa bahsettik.

 

Yazar: Sude GÜNGÖR

 


 

Kaynakça ve İleri Okuma:

  • Chomsky, N., & Skinner, B. F. (1959). Verbal behavior. Language35(1), 26. doi:10.2307/411334
  • DİL – Psikoloji | Sosyoloji. (2014, December 20). Retrieved from http://sosyolojisi.com/dil-psikoloji/1385.html
  • Pinker, S. (2015). The language instinct: The new science of language and mind. London: Penguin Books.

 

Yorum yapın