Hümanistik Yaklaşım

Hümanistik Yaklaşım Nedir?

Hümanistik yaklaşım; temele bireyi alan, bireyi doğuştan iyi olarak kabul eden, bireyin biricikliğine inanan ve psikolojide bunlara değinilmesini savunan bir akımdır. Hümanistik yaklaşımın çalışma alanları başlıca; özgürlük, sevgi, iyimserlik, kendini gerçekleştirme ve bireyselliktir.

 

Hümanistik Yaklaşım Yöntem ve Teknikleri

Bir kurama hümanistik etiketini koymadan önce; kişisel sorumluluk, şimdi ve burada, bireyin fenomenolojisi ve kişisel gelişim üzerine yapılan vurguya dikkat edilmelidir.

  • Hümanistik yaklaşım iyimser bir bakış açısına sahip olduğu için bireyi doğuştan iyi olarak kabul eder.
  • Hümanistik yaklaşıma göre her insan biriciktir. Dolayısıyla bir insanın davranışını anlamak için önce o insan kendine özgü şekilde tanınmalıdır.
  • Hümanistik yaklaşıma göre yanlış bir davranış söz konusu olduğunda birey değil davranış yanlıştır ve bu yanlış davranış bireyin insan olarak değerini azaltmaz.
  • Hümanistik yaklaşıma göre insan deneyimleri temeldedir. Öz keşiflere önem verilir. Bireyin davranışını bireyin gözünden görmeye çalışır. Bu sayede bireyin dünyayı nasıl algıladığı da gözlemlenir.
  • Gestalt psikolojinin de etkisiyle bireyi bir bütün olarak ele alır. Yani bireyin iç dünyasını ve dış dünyasını (sosyal çevre ve ilişkiler) bir arada incelemeye çalışır.
  • Hümanistik yaklaşımın öncülerinden Rollo May insanların özgür iradeleri üzerine vurgu yapmış, insanların hayatlarını anlamlı kılan -kendilerine ve başkalarına zarar vermeyen- her türlü kararı alma hakkı olduğunu savunmuştur. Bununla birlikte sorumluluk sahibi oldukları üzerinde de durmuştur.
  • Hümanist yaklaşıma göre insanlar potansiyelleri neyse ona ulaşmak için uğraşırlar. Yani her insan dünyaya kendilerine özgü bir potansiyelle gelir ve buna ulaşma çabasıyla yaşarlar (Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi: Güvenlik İhtiyacı, Ait Olma ve Sevgi İhtiyacı, Saygı İhtiyacı, Kendini Gerçekleştirme İhtiyacı).
  • Yine Gestalt psikolojide olduğu gibi bireyin psikopatolojisine değil hümanistik yaklaşımda bütün bir halde iç dünyasına odaklanır.
  • Her zaman “şimdi ve burada” odaklıdır.
  • Ayrıca Carl Rogers bireye öneri ve tavsiyelerde bulunulmasına karşı çıkmıştır. Rogers’ın amacı daima bireye farkındalık kazandırmaktır.

 

Hümanistik Yaklaşım Temsilcileri

Hümanistik yaklaşım birçok değişik kaynaktan evrilmiş olmasına rağmen, kökleri temel olarak Avrupa kaynaklı varoluşçu felsefe ve Carl Rogers ile Abraham Maslow gibi bazı Amerikalı psikologların çalışmalarına dayanır. Carl Rogers birey merkezli terapinin kurucusudur. “Actualising tendency” (kendini gerçekleştirme) terimini ilk olarak ortaya atan kişidir. Rollo May de hümanistik yaklaşımın kurucularındandır. Ayrıca varoluşçu terapinin Amerika’da öncüsüdür. Bireyin iç ve dış dünyasını bir arada hissetmesi gerektiğini savunmuştur. Rollo May’e göre birey; çevre-dünya-kendi dünyası arasında dengede kalmalıdır. Hümanistik yaklaşıma öncülük eden isimler Abraham Maslow, Virginia Satir, Clark Moustakas, Carl Whitaker ve Erich Fromm’dur.

 

Hümanistik Yaklaşım Temelli Terapiler

Psikodinamik yaklaşımlar arka perdeye atıldıktan sonra hümanistik psikoterapiler ortaya çıkar. Hümanistik terapi şimdi ve burada odaklı çalışır. İnsanların büyüme ve ilerleme kapasiteleri vardır, birey geçmişe ya da psikopatolojisine takılırsa ilerleme durabilir. Kişi yaşantısı konusunda seçim yapabilir ve bu seçimler bilinçdışı değil bilinçli yapılır.

 

  • Kişi Odaklı Terapi

Carl Rogers kişi odaklı terapiden bahseder. Rogers’a göre iyileştirici olan terapist değildir, terapist ancak bir insan olarak iyileştiricidir. Yani iyi ya da kötü terapist yoktur. Terapistin orada bedenen bulunması, kişinin düşüncelerini birine aktarması “şimdi ve burada”yı onarması için yeterlidir.

 

Rogers’a göre benlik kavramı önemlidir. Çocuklar doğduğu andan itibaren büyüyerek benliğini oluştururlar. Sevdikleri ve sevmedikleri şeyleri daha iyi ayırt ederler yani kendilerini tanımaya başlarlar, benliklerini oluştururlar. Fakat bu yalıtılmış olmaz. Muhakkak ailelerinden etkilenirler ve onlar eşliğinde “ideal” benliklerini oluştururlar. Ebeveynler koşulsuz olarak her istediklerini ve sevgilerini vererek çocuklarını desteklemeye çalışırlar; ama aslında koşullu severler. Örneğin sınavdan 100 alınca “Aferin 100 aldın.” diyip çocuğunu öpmesi koşullu sevgidir (Seni 100 aldığın için öptüm). Çocuk da buna dayanarak ideal benliğini oluşturmaya başlar (100 alırsam sevilirim). Rogers’a göre kişinin ideal benliğiyle (iyi olan yani 100 alan benlik) çok çatışırsa kişide psikopatoloji gelişir. Bu değiştirilemeyecek noktadaysa kişide depresyon, içe kapanma, anksiyete gibi ciddi anlamda psikopatolojiler oluşur.

 

Kişi odaklı terapinin temel amacı kişiye koşulsuz kabul vermektir. Kişiye “Seni koşulsuz kabul ediyorum.” mesajı verilir. Kişi kendi amaçlarını seçmekte özgürdür. Terapisti memnun etmek zorunda değildir. Terapist tarafından onay görmeyi arzulayan danışanlar olabilir. Terapisti idealize ettikleri için terapist sınır koymalıdır. Örneğin “Bugün ne güzel olmuşsun.” demek bile onaylamak olduğu için koşullu kabul/ilgi gösteren bir davranıştır. Terapist danışanın anlattıklarına önem verir, büyüme ve problem çözme potansiyeline güvenir. Danışan adına karar vermez. Danışanın kötü karar vermesine de olanak sağlar ki danışan bunu deneyimleyip sonuç çıkarabilsin. Kişi odaklı terapide temel amaç danışanın kendi sorumluluklarını almayı hatalarını da kabul etmeyi öğrenmesidir.

 

  • Gestalt Terapi

Gestalt terapinin amacı danışanın bilinçli bir şekilde büyümesi için farkındalığını artırmaktır. İlk farkındalığı inkar ettiği duygularının farkına varmaktır. En çok inkar edilen duygu öfkedir. Çünkü birey başkası tarafından değersiz hissettirildiğinde öfke duyar ve egosu o kadar sarsılır ki öfkelenmemiş gibi olayla baş etmeye çalışır. Fakat öfke içinde büyür ve ona zarar verir. Gestalt terapinin bir diğer amacı kendine ait olmayan ama kendinin sandığı duygu ve davranışları tanımaktır. Yani öfke yerine aşırı barışçıl bir tavır sergilemek de sağlıklı değildir. Burada kişi asıl duygularıyla yüzleşmeli ve neden öyle davrandığının farkına varmalıdır.

 

Ayrıca psikodrama teknikleri de çok kullanılır. Danışanın geçmişe odaklanması ve gelecek kaygısı yaşaması problemlerine odaklanmasını engeller. Yani dünde olması, yarını düşünmesi bugünü kaybetmesine neden olabilir. Bu yüzden danışanın bugüne odaklanmasına çalışılmalıdır. “Gelecek kaygısını elinden alalım, geçmiş travmalarını bırakalım, ‘şimdi ve burada’ düşüncesine odaklanalım” Kişinin geçmişe takılıp gelecekten kaygılanması bugünün realitesinden kaçtığı anlamına gelir. O yüzden rol-play psikodrama teknikleriyle kişinin şimdiki rolüyle ilgili çalışma alanları tanınır, bunları sahnelendirmesi istenir.

 

Hümanistik Yaklaşıma Getirilen Eleştiriler

Hümanistik yaklaşımın aşırı iyimserliği saflık olarak görülmüştür. Hümanistik yaklaşım temelli psikoterapilerin sınırlı uygulanabildiği düşünülmüştür. Temel kavramları olan “kendini gerçekleştirme” ve “potansiyelini tam kullanan” çok iyi tanımlanmamıştır. İnsan davranışını açıklarken özgür irade kavramını kullanmış olmaları hümanistik yaklaşımın bilimsel araştırmaya uygun olmadığının öne sürülmesine neden olmuştur.

 

Kaynakça ve İleri Okuma:

  • Doğan Cüceloğlu-İnsan ve Davranışı
  • Ersin Altıntaş, Mücahit Gültekin Psikolojik Danışma Kuramlar
  • Ritter, J. Varoluş Felsefesi Üzerine.
  • Jerry M. Burger-Kişilik
  • Irvin D. Yalom-Varoluşçu Psikoterapi

 

Yazar: Mengül KOPARAN

Yorum yapın