İnsanların Geçmişten Günümüze Gelen Evrensel Özellikleri

Bugüne kadar yapılan bir çok araştırma –özellikle psikoloji bazlı– insanlar arasındaki kişisel, davranışsal, psikolojik vs. farklılıkları keşfetmeye ve anlamaya yönelikti ama ortak özelliklerle ilgili araştırmalar çok sık bir şekilde yapılmıyordu. Aslında hepimiz aynı kökten (gerek evrim teorisi gerekse farklı dini inanışlara göre) geldiğimize inanırız ve biliriz ki vücudumuzun işleyişi dışında birçok benzer özelliklere ve yetkinliklere de sahibiz. İnsanı daha iyi anlamak için farklılıklara değil bugüne kadar gelen, ortak paylaştığımız alanları ile ilgili çalışmalar da yürütmemiz gereklidir. Bu tarz araştırmaların önemli olduğunu  düşünen Donald E. Brown adlı antropolog da benimle aynı fikirde ve dünyanın her tarafından farklı dil, din, kültür ve etnik farklılıklara rağmen insanların karakteristik, ihtiyaçsa davranışsal alt yapılarının ortak olduğunu ileri sürüyor.

 

Peki insanların ortak paylaşımlarına neleri örnek verebiliriz?

Dil, akrabalık ilişkileri, mantık kullanma, iletişim kurma becerisi ve ihtiyacı, yüz ifadeleri ve beden dilleri, psikoloji, duyguların varlığı ve bunları yansıtma şekillerimiz, hayatımızı devam ettirmek için aletler üretmek, yaratıcı ve üretici beyine sahip olmamız, akıl ve zihin, doğum-ölüm, belirli yerlerde ikamet etme, sosyalleşme, cinsel regülasyon, statüler, roller, prestijin önemi, tahmin edebilme ve öngörebilme yeteneği, gelecek hakkında plan yapıp geçmiş hakkında da konuşabilmemiz, hafıza, yönetilme ve lider isteme, belirli kurallar ve hukuk düzenini benimseme ve buna ihtiyaç duyma, doğru-yanlışı ayırabilme yeteneği, sorumlulukların farkında olmak, evrensel tabular (Ensest), inanma ihtiyacı ve dinler, doğaüstü şeylere inanmak, ritüellerin ve folklorların olması, estetik ihtiyacı, müzik, sanat ve dans, ticaret yapma isteği ve ihtiyacı vs. gibi kategorileri ortak özelliklerimizden sayabiliriz. Brown’a göre “human universals” diye tabir edilen bu ortak özelliklerimiz hayatta kalmamız ve bunu kolayca devam ettirebilmemiz için gerekli.

 

İnsanlar, kültürler, cinsiyetler veya diller arasındaki farklılıklara odaklanmak yerine, tüm insanlığın çatısını oluşturan, insan olmanın ne demek olduğunu tasvir eden, en basit ve ilkel halimizi tanımamız ve bunun üzerinde çalışmamız belki de bizi dünyadaki ayrımcılıklardan, cinsiyet eşitsizliğinden ve farklılıklardan doğan şiddetten uzaklaştırabilir. Donald Brown, makalesinde özellikle dilin öneminden ve çevremizdeki çoğu şeyin dille şekillendiğinden bahsetmiştir. Dil, ortak olan en önemli iletişim aracıdır ve hayatta kalmamızdaki rolü büyüktür. Hem dilin önemi sadece insanlar için değildir, hayvanlar da iletişim kurmak için “pseudo-language” yani “yalancı dil” kullanıyorlar. Düşmanlarının nereden geldiğini bildirirler , eş bulmak istediklerinde ses çıkartırlar ve kendi aralarında bir sosyalleşme veya grup kurma gerektiğinde bu dili kullanırlar.

 

Günden güne, insanlığın ihtiyaçları, davranış şekilleri tabii olarak değişmekte, bilgi seviyesi arttıkça teknolojik gelişmeler de her geçen gün hız kazanıyor. Bu da doğal olarak hayatımızın hızlı bir şekilde değişimine sebep oluyor ama aslında bu gelişmelerin neden yapıldığının amacına inersek yine yukarıda bahsettiğimiz “ortak, benzer özelliklere” rastlarız. Örneğin, insanların mağarada yaşadığı paleolitik çağlarda ateş keşfedilmiş ve yemekler pişirilerek yenmeye başlanmış. Günümüzde ise herkesin evinde bulunan ocaklar sayesinde kolayca yemek pişirebiliyoruz. Burada dikkat etmemiz gereken yemek ihtiyacımızın olması ve insan olarak yemek yememiz gerektiğidir. Gördüğümüz gibi teknoloji gelişiyor ama asıl görevi tüm insanlığın temel ihtiyaçlarına erişebilmesi ve bunun da daha hızlı ve kolay olmasını sağlayabilmektir. Başka bir örnek, Lidyalılar parayı bulmadan önce, ticaret değiş-tokuş mantığıyla yapılıyordu ama para bulunduktan sonra insanlar ticareti para ile yürüttüler. Buradaki amaç ise insanların “ticaret” ihtiyacı, nasıl olduğu seneler geçtikçe değişebiliyor.

 

Human Universals” diye adlandırdığımız bu ortak amaç ve davranışlar bazen negatif sonuçlara da yol açabiliyor. İnsanlar sosyal gruplar oluşturmaya meyilli ve bu da (Sosyal Kimlik Teorisi yazımda anlattığım) in-group vs out-group problemlerine, patriyarkaya, cinsiyet eşitsizliğine dil, din, ırk ayrımına isteyerek veya istemeden de olsa sebep olabiliyor.

 

Sonuç olarak, geçmişten günümüze, dünyamızın her tarafında yaşayan insanlar ortak kavram, düşünce yapısı, davranış şekli, amaç vs. paylaşıyor. İnsanlar bunlara göre şekilleniyor ve şekillenmelerinde pozitif ve negatif sonuçlar ortaya çıkabiliyor. Eğer biz de yaşantımızda ve çalışmalarımızda insanı anlamak istiyorsak “ortaklığı”, farklılıklardan daha fazla göz önünde bulundurmalıyız. Ne olursa olsun, insanların  diğer insanlara, hayatlarını daha kolay, etkili ve akılcı geçirmeleri için ihtiyaçları vardır.

 

Kaynakça ve İleri Okuma:

  • BROWN, D. E. (1991). Human universals. McGraw-Hill Education.

 

Yazar: Sude Nur GÜNGÖR

Yorum yapın