Genel özellikleri ile ele alındığında her insan diğerleri gibidir. Fakat her insan aynı zamanda bazı özellikleri ile de tektir. İnsan topluluklarının temel davranışlarında toplumun kültürel kurallarının şartladığı davranışlar vardır. Diğer bir deyişle insanlar biricik ve tek olsalar da topluluk içinde büyük bir uyuma ve ortak davranışlara sahiptirler. Bu ortak davranışlara ise kültürel davranışlar veya kültür değerleri ismi verilir. O halde insanı anlamak için kültürü anlamak da gereklidir. Kıtalara, tarihe, siyasi veya dini coğrafyalara göre kültür çeşitlilik gösterir ve tüm bu etkenler altında karmaşık bir kültür yapısı ortaya çıkar.
Kültür Nedir ?
Kültürün birçok tanımı vardır. Sapir’ göre, “Kültür; varlığımızın yapısını belirleyen, sosyal bir süreçle öğrendiğimiz uygulama ve inançların maddi manevi öğelerinin birliğidir. Linton’a göre “Kültür, bir toplumun tüm hayat biçimidir.” Wissler’e göre ise “Kültür, belli fikirler sistemi ya da bütünüdür.”
Tanımlardan yola çıkıldığında kültür, insanın doğumundan ölümüne kadar içinde bulunduğu değerler bütünüdür diyebiliriz. Kültür, insan davranışlarını ve tutumlarını ömrü boyunca etkiler. Kültür temelde bireyci ve toplulukçu kültürler olarak ayrılabilir. Bireycilik ve toplulukçuluk kavramları, bir toplum içinde bireysel değerlerin mi yoksa toplumsal değerlerin mi egemen olduğunu göstermeleri bakımından önem kazanmaktadır.
Toplulukçu Kültürler ve Bireyci Kültürler
Toplulukçu kültürler genel olarak Doğu kültürü veya Asya kültürü olarak da adlandırılabilir. Bireyci kültürler ise Batı kültürü veya Avrupa- Amerika kültürü olarak da adlandırılabilir. Toplulukçu kültürlerde bireyler, içinde yaşadıkları gruplara bağımlı olmakta, çevrelerini sabit görmekte ve çevreye uyum sağlamaya çalışmaktadırlar. Bireyciliğin temel dayanağı ise bireylerin birbirinden bağımsız olmasıdır; bireycilikte kişisel özerklik ve kendini gerçekleştirme arzusu temeldir. Örneğin Avrupa veya Amerika ülkelerinde bireylerin 18 yaşına geldiğinden itibaren kendi ayakları üzerinde durmaya başlaması, kendi ailesini kendi imkanları ile kurması fakat Asya ülkelerinde ise bireyin hemen hemen ölene kadar aileleriyle işbirliği ve dayanışma içinde olması bu iki kültürün değer farklarını en basit şekilde ifade edebilir. Toplulukçu kültürler, grubu ön planda tutarken “biz” merkezli düşünmektedirler. Bu düşünceden yola çıkarak toplumdaki insanlar birbirleriyle ömür boyunca dayanışma içinde olurlar. Birey temelli kültürlerde durum “birey”i ön planda tutmak ve “ben-merkeziyetçi” düşüncenin ağırlık kazandığı görülür. Bu durum da kişinin kendi istediklerini yapmasını, “en iyi ve eşsiz” olmak istemesini beraberinde getirmektedir. Bundan yola çıkarak bireyci kültüre sahip kişilerin içsel motivasyonunun, toplulukçu kültüre sahip kişilere göre daha yüksek olduğu düşünülmektedir. Türkiye ise karma kültüre sahip olsa da toplulukçu kültür öğeleri daha fazla görülür. Baskın olarak toplulukçu kültüre ait özellikleri içerse de bireyci tutumlar da vardır.
Kişiliğin Oluşmasında Kültürel Etmenler
Kültür-kişilik ilişkisi bebeklikten itibaren başlar. Tüm toplumlarda ve iklimlerde yeni doğan her çocuk çaresizdir, dışardan verilecek olan bakıma muhtaçtır. Çocuğa verilen bakım şekli toplumlara ve ailelere göre değişiklik gösterir. Bireyler arasındaki farkların açıklanmasında bu farklı bakım şekillerinin gelişim üzerindeki etkileri önemli rol oynar. Kalıtsal özellikler biz insanlara farklı olma şansı verse de ailelerimizin bize sağladığı bakım bu farklılıkların artmasına ya da azalmasına ardım eder. Her toplumda aileden aileye bakım ve yetiştirme yöntemleri olmakla birlikte belli bir toplum içinde bu yöntemler bazı ortak özellikler taşır. Toplumun bu ortak özellikleri ve gelenekselleşmiş tutumları, çocuğun kişiliğine sindirilmektedir. Bu sebeple milli karakterler ve topluma ait temel bir kişilik yapısı oluşur. Tanımadığımız bir kimseye bakarak Türk, Alman veya Karadenizli, Egeli gibi çıkarımlar yapabilmemiz kültürün bireyin karakterindeki geniş yerinden kaynaklanır.
Ebeveynlerin çocuğu besleme yöntemleri, kundaklama ve çeşitli bağlama biçimleri gibi özellikler kültürel değerlere göre değişkenlik gösterir. Her çocuğun deneyimlediği bu süreçler kişilikleri üzerinde önemli etkilere sahiptir. Toplumun, cinsiyet rollerine yüklediği anlamlar çocukların gelişiminde önemli rol oynar. İleriki yaşamlarımız boyunca toplumun atfettiği cinsiyet rollerine göre toplumda yer ediniriz.
Antropolog ve psikologların bebeklik ve çocukluktan sonra üstüne eğildikleri çağ, ergenlik çağı grubudur. Bu çağ insanlıkta biyolojik, psikolojik, sosyolojik ve kültürden gelme etmenlerin kendini en belirgin olarak gösterdiği çağdır. 20. yüzyılın başlarına kadar ergenlik çağıla ilgili davranışlar biyoloji ve fizyolojik değişimlere bağlanmıştır. 50 yılda yapılan sosyal antropolojik, sosyolojik ve psikolojik araştırmaların sentezi ergenin gelişiminin kültürden etkilendiğini göstermiştir. Sadece biyolojik etkiler ergen çağına tek olarak etki etseydi bütün kültürlerdeki bireyler aynı davranışı gösterirlerdi. Ergenlik çağında görülen psikolojik olgunlaşma sosyo-kültürel etkiler eşliğinde tamamlanır. Devre kültür normlarının etki ettiği bir devredir. Ergenin zihinsel fonksiyonunun gelişmesi içinde bulunduğu kültürdeki gerekli uyarıcılara yani kültürün yeterli olmasına bağlıdır. Ergen bu çağda kültürün etkisindedir. Ergenlikte bireyler çocuklukta öğrenmeye başladıkları cinsiyetlerinin gereği sosyal rollerini öğrenir ve kendilerince değerlendirmeye başlarlar.
Kültürler ve Normal Davranışlar
Herhangi bir toplumda normal olarak nitelendirilen davranışı o toplumun kültürü belirler. İnsanın kendi toplumu içinde normal olarak gördüğü çeşitli davranışlar başka bir toplumda yersiz veya anormal olarak nitelendirilebilir. Örneğin Asya ülkelerinde eve ayakkabılarla girmek olumsuz bir davranış olarak görülürken Avrupa ülkelerinde ise oldukça normal bir davranıştır. Daha özele indirgemek gerekirse örneğin Çin’de kadınların dişlerini göstererek gülmesi ayıplanırken Türkiye’de ve birçok başka ülkede oldukça normal bir davranıştır. Bazı toplumlarda hakaret sayılabilecek davranışlar bazı toplumlarda yaygın olabilir. Örneğin Fransız toplumunda geğirmek oldukça normaldir. Bir toplantı esnasında geğirmeniz abes karşılanmaz fakat yine ülkemizde bu davranış ayıp olarak nitelendirilir.
Kültür; insanın doğrularını ve yanlışlarını, tutum ve davranışlarını kısacası birey olma yolundaki her basamakta öğrendiği her şeyi etkiler. İnsanlar kültürlerinden bağımsız olabileceklerini düşünseler de daha kendilerini ifade edemedikleri çağlarda (örneğin; bebeklik, çocukluk) kültür ile iç içe gelişim gösterirler. İnsanlar kültür etkisiyle şekillenir ve kişiliklerini kazanırlar.
Kaynakça ve İleri Okuma:
- Kişiliğin Oluşmasında Kültürel Etmenler, Doç. Dr. Zafer İLBARS
- Bireycilik/Toplulukçuluk ile Bireysel Yenilikçilik Eğilimi Arasındaki İlişkide İçsel Motivasyonun Biçimlendirici Rolü, Zeynep OKTUĞ, Melis Seray ÖZDEN*
Yazar: Ceren ERTÜRK