Saldırganlık tanımı sosyal psikologlara göre, acı vermeye amaçlayan davranışlar bütünüdür. Saldırganlığı oluşturan bu acı fiziksel veya psikolojiktir. Saldırganlık bir eylemdir. Saldırganlığı; düşünmek ve tasarlamak bu kavramlara dahildir. Saldırganlık kişinin savunma, kendini ifade etme gücü veya şekli değildir. Günümüzde oldukça yaygın olan bu durumlar, maalesef geçerliliğini sürdürmekte ve gün geçtikçe artış göstermektedir.
Saldırganlık kabuk değiştirsede kendini saklama ve başkalaşım geçirme özelliğine sahip değildir. Sonuç değişmez ve eylem geçerliliğini korur. Örneğin; arkadaşlarınızla beraber akşam yemeği yemek için dışarı çıktınız. Bu esnada herhangi bir saldırıya maruz kalmayacağınızın garantisi yoktur. Bulunduğunuz ortamda biri ve birileri size bardak fırlatabilir, laf atıp hareket ve küfür edebilir veya fiziksel bir temasta bulunmak isteyebilir. Bu bahsi geçen olayların hepsi anlıktır. Bu durumda saldırıya uğramanız kaçınılmazdır.
Saldırganlık kasıtlı, bilerek, isteyerek ve tasarlayarak harekete geçme halidir. Düşmanca beslenen saldırganlık ve araçsal saldırganlık arasında farklılıklar vardır. Düşmanca saldırganlık; öfke duygusundan kaynaklanan karşı tarafın acı çekmesi veya acı vermesi için amaçlanan saldırgan davranışlardır. Örneğin; sosyal medya üzerinden kişiye hakaret edilmesi, asılsız yazılar yazılması ve karalama kampanyasının başlatılmasıdır. Araçsal saldırganlıkta ise amaçlanan eylem, kişinin canını yakmak olsada acı çekmesini istemek veya acı vermek değildir. Örneğin; sınıf arkadaşının başarılı olmasını istemeyen öğrencinin, sınıf arkadaşının ders notlarını çöpe atması olabilir.
Bahsi geçen saldırganlık çeşitlerinin, günümüzde farklı örnekleri vardır. Yapılan araştırmalarda, saldırganlığın genetik mi yoksa çevresel etkilere maruz kalarak öğrenilmiş mi diye düşünen bilim insanları, fikir ayrılığına düşmüşlerdir.
17. yüzyıl filozoflarından Thomas Hobbes bu konuda farklı bir bakış açısı sunmuştur. Ona göre, insanların doğaları gereği kendi çıkarlarını düşünen canlılar olduğunu ve başkalarına saldırgan davranmak anlamına gelse bile kendi iyilik (Çıkarları) için çalışacaklarını savunuyordu.
Bir diğer bakış açısı ise, Sigmund Freud’un saldırganlık yorumudur. Freud; bütün canlılarda bulunur ve yaşamı mahvederek özgün durumundaki cansız madde haline indirgemeye çalışır. Bahsi geçen bu yorumlar birçok ünlü düşünür tarafından yorumlanmış ve günümüze kadar yansımaları sürmüştür. Bilimin bu güzel ışığı aydınlatmaya devam ederken, yeni olgular ve olaylar da karşımıza çıkmaktadır. Kişi, kendini her zaman güçlü görmeyebilir. Saldırganlık zayıf kişileri bile güçlü kılabilir. Bu yüzden çok tehlikelidir. Kişinin günlük hayatta becerilerinin az olduğu yerlerde, acının öfkeyle dansı buz kadar keskinleşebilir ve tahmin edilemeyecek tablolarla karşılaşabiliriz.
Unutmayalım ki; saldırganlık sadece şekil değiştirebilir, varlığını sürdürür. Varlığını sürdürürken kişi veya kişiler üzerinde de yaratmış olduğu izlenimler kışkırtılma, karşılık verme veya geri çekilme olarak seyreder. Kişinin; kişilik yapısını, karar verme mekanizmasını etkiler ve nasıl davranması gerektiği konusunda bir tutum geliştirmesine sebep olur.
Saldırının Sonuçları ve Yansımaları
Hayatımızın hemen hemen her alanında birçok saldırıya maruz kalıyoruz. Günlük hayatımızda karşılaştığımız saldırganlık türlerinden bazıları: Siber saldırı; sosyal medya üzerinden yapılan saldırılar, fiziksel saldırılar (Şiddet, cinayet, yaralama vb.), psikolojik saldırılar (Hakaret, aşağılamak, küçük düşürmek vb.) ve sosyolojik saldırılar (Çevresel faktörler; toplumun kişileri baskılamaya çalışması) gibi günlük hayatımızda çok sık karşılaştığımız durumlardır. Saldırıların birçoğu planlıdır. Hiçbir eylem boşuna ve sebepsiz değildir. Kişiler üzerinden oynayan oyunlar, kişi merkezli planlar ve sonucunda da hedefine ulaşmak için her yolu kendinde hak olarak görenler!
Bir diğer odak noktamız, saldırganların çevresindeki destekçileridir. Saldırganlar, planları tek başlarına yapabilir ancak desteğe veya yardıma ihtiyaç duyarlar. Onaylanma isteği yerini kabul ve uygulamaya bırakır. Desteğin kim veya kimler tarafından sağlandığı çok önemlidir. Belli bir taraftar (Destekçi) grubunda kabul bulmak saldırgana; güven, tasdik ve takdiri de beraberinde getirecektir.
Anlık bir öfke sonucunda hareket edilmesi veya bilerek ve isteyerek hareket edilmesi sonucunda saldırının gerçekleşmesi için uygun bir zemin hazırlığının başlamasına olanacak sağlayacaktır.
Acı verme veya çekme isteği saldırının ne şekilde olması gerektiğine de katkı sağlayacaktır. Son beş yıl içerisinde yaşanılan kadın cinayetlerini düşünelim. Aklınızdan birçok isim geçiyor değil mi? Her bir cinayet birbirinden farklı şekillerde işlenmiş olsa da sonucu değiştirmemiştir. Canice, insanlık dışı ve korkutucu birçok olaya tanık olduk ve olmaya da devam ediyoruz. Peki sizce bu kadınlar ölmeyi hak ediyorlar mıydı? O kadar çok sorulacak soru var ki… Hiçbir canlı ne olursa olsun böylesine bir ölümü hak etmez. Saldırganlığın hiçbir zaman hafife alınacak bir davranış olmadığını bilmemiz gerekir. Herkes potansiyel olarak saldırıya uğramaya açıktır. Sadece nerede, ne zaman ve kim tarafından geleceği konusunda bir fikir sahibi olmasak da riskimiz var olduğu bilinmelidir.
Saldırganlıkta Savunma Zamanı: Beni çok tahrik ettin!
BUNU SEN İSTEDİN !: Yapılan davranışa bir kılıf aranmanın en kolay yolu ama, fakat, senin yüzünden gibi söze başlanan cümleler, ‘’beni buna sen zorladın! ’ ya da ‘ bana başka yol bırakmadın!’ gibi daha niceleri türetilebilir. Saldırganın kendini savunması için haklıyı suçlu veya iş birlikçi olarak göstermeye çalışma çabasıdır. Verilen ifadelerin büyük bir çoğunluğunda bu tarz ibarelere rastlanıyor. Saldırma isteğinin sebebi olarak karşı tarafın kışkırtması olarak görüyor ve kendince karşı tarafa bir bedel biçiyor. Bu bedel; cinayet, şiddet (Fiziksel veya sözlü), yaralama, tehdit ve daha niceleri… Bu davranışın bedeli olarak, saldırının dozu belirleniyor ve harekete geçiliyor. Çok tuhaf değil mi ?
İnsan, insana bedel biçiyor. İntikam almak için yarışıyor, kendini de yakıyor ama yandığının farkında bile olmuyor. Dediğim gibi, saldırgan bir kılıf arama hep devam ediyor! Saldırganlıkta engellenme ve saldırganlık ilişkisi (Sen kimsin ?) Engellenme, saldırganlığın temel nedenlerindendir. Engellenme hissi, ulaşmak istediği noktaya veya hedefe giden yolda ket vurulduğunda veya engellendiğinde başlar. Bahsi geçen bu tanım, hepimizin illa ki başından geçmiş veya farkında olmasak da yaşamışızdır. Tek fark, sıklığı veya sayısıdır. Belki beş belki de bir kere ama en az bir kere olduğu kesindir. Engelleme hissi, saldırganlığın temel/ ana sebeplerinden biridir. Engellenen birey, öfkesine yenik düşer ve saldırganlıkla tanışır. Bu tanışıklık sıkı bir dostluğu da beraberinde getirecektir. Bahsi geçen bu eğilimler; Engellenme-Saldırganlık kuramı olarak bilinir.
Kişi engellendiğini fark ettiğinde veya düşündüğünde, saldırgan tepkiler verebilme ihtimali artar. Artan ihtimal, kişinin atağa geçip saldıracağı anlamına gelmez, gelmemelidir. Ortamın ve şartların müsait olması da gerekmektedir. Hedefin yakın olması beklentinin de büyük olması halinde, saldırganlık olasılığı da artış gösterir. Örneğin; yemek sırasında sırada beklemek istemeyen bir kişi, adım adım ön sıralara doğru ilerlemektedir. O esnada, birkaç kişinin önüne şans eseri veya ortamdan istifade ederek geçmiş ve adım adım en öne doğru ilerlediği esnada fark edilmesi halinde ilerleyişi son bulacaktır. İlerlediği esnada, geride kalan kişilerin tepkisi büyük olacaktır. Fark edilmesiyle beraber, sırada bekleyen kişilerin saldırgan davranışları da artış gösterecektir.
X bankasının müşteri temsilci görevini üstlenen bir grup çalışan düşünelim. Çalışma şartları olarak da , maaş artı prim olarak belirlenmiş olsun. Her olumlu telefon görüşmesinde prim alınacağının farkında olan personel grubu arasında, prim beklentisi olmayan ve olan olarak ayrılsın. Her telefon görüşmesinin sonucunda hiçbir görüşme olumlu geçmemiş olsun ve ay bazında hedeflenen skorun gerçekleşmediği fark edilsin. Sizce nasıl bir sonuç bizi bekler ? Maaş artı prim için çalışanlar (Beklentisi yüksek olan grup) bir sonraki ay hedefi için verimsiz ve müşterilerle daha sert, alakasız ve umursamaz davranışlar sergilemiş olsunlar. Bahsi geçen banka örneğinde, engellenme her zaman saldırganlığa neden olmadığını ifade etmiştir. Daha çok öfke, stres ve gerginlik yaratmış ve bu durumdan diğer personellerde etkilenmiştir. Görüldüğü gibi birçok başlık iç içedir ve birbirinden bağımsız bir şekilde ilerleyemezler.
Saldırganlığın Kurbanı Olanlar: Cinayetler ve örnekleri
- Tarih: 2 Ekim 2018
Yer: İstanbul – Özel bir hastane
Olay: Psikiyatri Uzm. Dr. Fikret Hacıosman’ın hastası tarafından ateşli silahla saldırıya uğraması sonucunda hayatını kaybetmesidir. Suçlunun ifadesine göre; ‘ Zenginlerin yaşamından etkilendiğini, o eğlence hallerini gördüğünde kin beslemeye başladığını anlatmış, yardım istemiştir. ’ yaşadığı bu durumdan kurtulmak istediğini sormuş ve suçluya göre ‘ sana yazdığım ilaçları tam ve zamanında içersen kurtulursun’ dedi. Kendisiyle dalga geçildiğini düşünüp sinirlenen suçlu, silahını çekerek ateş ettiğini anlatmıştır.
- Tarih: 12 Kasım 2018
Yer: İzmir- Ortaokul
Olay: Matematik öğretmeni, daha önce kendisini tehdit eden öğrencinin ağabeyi ve üç arkadaşının saldırısına uğramıştır. Öğretmen, şüphelilere karşılık vermediği için bıçaklanmaktan kurtulduğunu söylemiştir. İddiaya göre, derste öğrencisi ile sorun yaşamış ve öğretmen, öğrencisi tarafından tehdit edilmiştir. Öğretmen bu durumu okul idaresi ve rehberlik servisine bildirmiş ve bunun üzerine öğrenci yaptığı davranışın yanlış olduğunu ifade edip özür dilemiştir. Olayın kapandığını düşünen okul ve öğretmen, öğrencinin ağabeyi ve üç arkadaşının saldırısına uğramış ve darp raporu almıştır. Öğretmen durumu, karşılık vermediğim için bıçaklanmaktan kurtuldum olarak değerlendirse de yaşanılan korkunç olay, öğretmen açısından etkisini hala devam ettirmektedir.
- Tarih: 14 Eylül 2018
Yer: İstanbul- Cumhuriyet mahallesi
Olay: Aracında seyir halinde olan kadın, silahlı bir kişi tarafından önü kesilerek yedi kurşun isabet ettirilmiş ve kurşunlardan beş tanesinin vücuduna isabet etmesiyle hayatını kaybetmiştir. İddialara göre, maddi sebeplerden dolayı olduğu bahsedilmiştir.
Bahsi geçen örneklerde; olay, yer, zaman ve kişiler farklı olsa da karşımıza çıkan tablo aynıdır. İyiliklerin var olduğu bir dünya diliyorum!
Kaynakça ve İleri okuma:
- Elliot-Wilson Aronson &.Timothy D. Wilson & Robin M. Akert, Sosyal Psikoloji, Çeviri Okhan Gündüz, Kaknüs Yayınları, İstanbul 2012
Yazar: Bengi ÇİÇEK